7 Temmuz 2014 Pazartesi

Cehaletin Mabedine son bilet!

Dünya Kupasının spor, dostluk, kardeşlik, yardımseverlik ya da dayanışma getirdiği düşünülür. Bu karnavala ev sahipliği yapacak ülkenin ne kadar şanslı olduğu öteden beri anlatılır. Organizasyonu alamayan ülkeler derin bir üzüntüye kapılırlar. Ama bir de madalyonun öteki yüzü var tabi.

Erişteninin yanında kanişin de servis edildiği Güney Kore'de Dünya Kupası organize edildiğinde belli kesimlerin haklı tepkisi olmuş ama marjinallikten öteye geçememişti. Bu Dünya Kupası da Brezilya'ya verildiğinde yine halkın amansız eleştirileri vardı. Brezilyalılar bunca yoksulluk, eşitsizlik ve yüksek vergi yanında birkaç maç için bu kadar harcamaya gerek var mıydı diye soruyorlardı. Onlara göre spor adı altında ülkelerarası çatışmanın savaşa dönüştüğü bir düşünsel ortam yaratılıyordu. Ne dersiniz, Brezilyalılar haklı olabilir mi? Bu tür organizasyonlar gerçekten insanlara dostluk, kardeşlik ve centilmenliğe dayalı bir spor ruhu veriyor mu? Ya da daha kısa sorarsak Fifa ne iş yapıyor?

İşte kilit soru burada düğümleniyor. Fifa'nın bu organizasyonları hangi ülkelere nasıl verdiği konusu oldukça anlaşılmaz taraflar içeriyor. Nasıl mı?

İnsanlık tarihinin belki de en cesur yürekli çevre aktivisti Ken Saro-Wiwa'ydı. Nijerya'daki Ogoni yerlilerinin bir üyesi olan Ken Saro, sporun dostluk, kardeşlik, sevgi ve saygı gibi değerlerine inanıyordu. Fakat bunların her zaman doğanın ve çevrenin korunduğu bir ortamda anlam bulabileceğini düşünüyordu. Bu nedenle de yüzyıllardır yaşadığı Nijer Deltasını korumak istiyordu.

Shell firması uzun bir süredir Ken Saro'nun köyünü petrol çıkarma faaliyetleri ile delik teşik etmişti. Ken Saro köyünden sekiz kişi ile birlikte direnişe başladı. Amacı halkı bilinçlendirmek ve "kalkınma" adı altındaki bu aktivitelerin uzun vadede kendileri için zararlı olacağını göstermekti. Ne şiddete başvurdu, ne vandalizme. Sadece köylülere ekolojik fikirlerini anlattı. Fakat kapitalizme karşıt bir düşüncenin ne kadar şiddetli cezalandırılabileceğini öngörememişti.

Ülkeyi yöneten Sani Abacha, Ken Saro ve 8 arkadaşını tutukladı. İnanılmaz bir hızla yargıladı ve idama mahkum etti. Bütün dünya Nijerya'ya ateş püskürüyordu. Ogoni Dokuzlusu denilen bu kişilerin serbest bırakılması için ardı ardına kampanyalar düzenleniyordu. Ülkeler Nijerya'yı kınıyordu. İngiltere Nijerya'yı İngiliz Milletler Topluluğundan bile çıkarmıştı. Artan tepkiler Ogoni Dokuzlusunun affedileceği yönünde bir ortam yaratmıştı. İşte tam o kırılma anında Nijerya'ya beklenen kurtarıcı gelmişti. Artık herkes Ken Saro'nun serbest bırakılacağı anı bekliyordu. O kişi Fifa'nın efsanevi Başkanı, halkları uyutan futbolun tanrısı Joao Havelange'dı.

Nijerya'ya Dünya Gençler Futbol Şampiyonasının verileceği günlerdi. Havelange son detayları konuşmak için gelmişti. Sani Abacha bu organizasyonu almak için her şeyi yapmaya hazırdı. Dünya Havelange'den o son adımı atmasını bekliyordu. O da spor ruhunu taşıyan Ken Saro ve akrabalarının tekrar yargılanması önerisi idi. Sani Abacha buna hazırdı; yeter ki ülkesi bu organizasyonu alabilsin.

Nefeslerin tutulduğu o anda herkes Havelange'a bakıyordu ve dudaklarından şu sözcükler döküldü: "Spora siyaseti karıştırmam!" İnsanlar donakalmıştı. Havelange'ın sözleri herkesi derin bir hayal kırıklığına uğratmıştı. Dünya yıkılmıştı. Herkes yastaydı. İnsanlık tarihi 10 Kasım 1995'te büyük utançlarından birini yaşadı. Ogoni Dokuzlusu idam edilerek öldürüldü.

Siyaseti karıştırmayın!.. Bu sözü ne çok duyarız değil mi? Ne zaman haksızlığa karşı bir tepki verilse birileri hemen bu karşılığı verir. Siyaseti karıştırmayın! Havelange'ın bu sözlerini Ken Saro da duymuştu o gün ve idam edilmeden birkaç saat önce şu yanıtı göndermişti: "Ben adaletsizliğe ve zulme karşı çıkmaktan çekinen biri değilim. Ama her zaman adaletsizliğe ve zulme destek çıkan bir sürü politikacı, avukat, hakim, akademisyen ve iş adamı vardır ve bunların hepsi yalnızca işlerini yaptıklarının arkasına sığınırlar."

İşte o gün sonradan insanlık suçu işlediği uluslararası mahkemelerce kabul edilen Nijerya'ya Dünya Kupasını verenler ile bugün yoksulluktan kırılan Brezilya'yayı daha da büyük borç batağına sokanlar aynı kişiler. Kısaca onlara Fifa diyoruz.

Brezilyalıların dediğinin hatalı olduğunu savunmak pek mümkün görünmüyor. Gerçekten de spor adı altında ülkelerarası çatışmanın savaşa dönüştüğü bir düşünsel ortam yaratılıyor ve bu ortam belli bölgelerde çatışma ve vandalizme dönüyor. İçinde futbol ruhu adında bir hayalet olduğunu düşünen masum taraftarlar da bu çarpıklaşmış oyunu ve arkasındaki şeytani entrikaları yedi yaşındaki çocuk gözüyle izliyor. Sporun sahte vicdanına kanıyor. Futbolun bir spor parodisi olduğunu anlamıyor.

Birkaç gün içinde "futbolun mabedi" denilen Maracana stadında Dünya Kupası finalini izleyeceğiz. Maçı izlerken lütfen biraz dikkatli bakın. Ken Saro'yu hatırlayabilirseniz, stadyum denen bu yerin futbolun mabedi değil, tam bir cehalet mekanı olduğunu siz de anlarsınız.

Hiç yorum yok: