15 Kasım 2014 Cumartesi

Finansal piyasalarımızın en büyük eksikliği-I

2006 yılı Mayıs ayında yaşanan ekonomik dalgalanma fon piyasalarımızı altüst etmişti. Fon piyasası %25 küçülmüştü. Tablo olumsuz görünüyordu ve bir şeyler yapılmalıydı. Finansın dahi çocukları Avrupa'da hızla büyüyen bir enstrümanı "kurtarıcı" olarak hemen devreye soktular. 4 milyar liralık bir piyasanın kısa bir sürede yaratılacağı ve fon piyasalarımızın eskisinden daha güçlü olacağı söyleniyordu. Kurtarıcı, kısa bir süre sonra hayatımıza girmişti. Birçoklarının adını ilk kez duyduğu bu enstrümanın adı Anapara Korumalı Fon'du.

Tam da bize göre olduğu söyleniyordu. Dalgalanmalardan korkup kısa vadeli enstrümanlara yönelen geniş bir yatırımcı kitlesi için ideal görünüyordu. Anapara korunduğu için 1 yıla kadar uzayan vadelerde yatırım yapılabilecekti. Çeşitlendirme kolaylıkları ile likit fon piyasası bile tehdit edilebilecekti. Her şey güzel gözüküyordu. Ayşe Teyze emekli parasını, Ali Amca tüm birikmişini her zaman işlerini yapan müşteri temsilcisini kırmayarak anapara korumalı fonlara yatırmaya başladılar.

2007 yılında kurulan pazar büyük bir ivme yakalamıştı. Talep beklenenden yüksekti. Vadeler 1 yılı bile geçmeye başlamıştı. Pamuktan altına, petrolden dolara, yükseliş ya da düşüş beklediğimiz her alana yatırım yapılıyor ve anapara korumalı fonlar oluşturuluyordu. 2012'ye yaklaştığımız günlerde pazar büyüklüğü 3 milyar liralara dayanmıştı. Her şey başta planlandığı gibi gidiyordu. Pazar büyüyor, yatırımcı talebi artıyordu. Nihayet Türk yatırımcısına uygun bir yatırım aracı bulunmuştu.

Fakat ne olduysa işte tam o anda oldu. Piyasa bir anda adeta terse dönmüştü. Anapara korumalı fonlara talep giderek azalıyordu. Azalma çok geçmeden kaçışa döndü. Artık kimse bu fonları almak istemiyordu. İhraç edilen fonlar talep yetersizliğinden arz edilemiyordu. 2014 yılı ortalarına gelindiğinde anapara korumalı fon piyasası 300 milyon liralara gerilemişti. Bu tam bir kabustu. Peki nasıl olmuştu da anapara korumalı fon piyasası bu kadar kısa sürede zirveden sıfıra düşebilmişti? Hata nerede yapılmıştı?

Anapara korumalı fon piyasasının çöküşüne giden yolda temelde iki büyük hata vardı. İlki öngörü hatasıydı. Anapara korumalı fonların getiri stratejileri varlık fiyatlarının yükselişi ya da düşüşü üzerine bahislere dayanıyordu. Örneğin doların yükseleceği üzerine bahse giren bir anapara korumalı fon, dolar yükselirse yatırımcısına para kazandırmaktaydı. Aksi takdirde sadece anapara korunmuş oluyordu. Sizce anapara korumalı fonlar doğru öngörüler yapmışlar mıydı?

Bunu anlamak için ihraç edilen anapara korumalı fonlar içinden rastgele seçtiğimiz 29'unun vade sonu getirilerini inceledik. Yıllık bazda bakıldığında, incelediğimiz bu 29 fondan 7 tanesi yatırımcılarına %8'in üzerinde bir getiri sağlayabilmiştir. Bu da demek oluyor ki fonların sadece %24'ü enflasyon oranını yakalayabilmiştir. 29 fondan 22'si yani fonların %76'sı yatırımcısının parasının enflasyon karşısında erimesine seyirci kalmıştır. İncelediğimiz fonlar içinde en yüksek üç getiri yıllık bazda %20,53, %18,05 ve %14,84 olarak gerçekleşirken, 8 adet fon yatırımcısına yıllık %1'in altında getiri sağlamıştır. Klasik Wall Street fantastik görüşü, iki yönlü bir oyunda bir maymunun başarı oranını %50 olarak görür. Oysa anapara korumalı fonlardaki başarı oranı %25'lerin bile altındadır. Siz olsanız yatırım yapar mısınız?

Burada yapılan hata "Kimse piyasadan daha akıllı değildir" şeklinde özetlenen piyasa varsayımıdır. Yani bu tür fonlar için getiri senaryosu çizenler yanılmışlardır. Muhafazakar olarak adlandırılan ve parasını vadeli hesaplarda değerlendiren yatırımcıları hedef alan bu tür fonların, yatırım uzmanlarının "vadeli hesap yatırım değildir" diyerek aşağıladıkları sıradan vatandaşların kazandıklarından daha kötü getiri elde etmeleri sektörü bitiren fitili ateşlemiştir. Yatırımcılar yanıltıldıklarını, kendi bildikleri şekilde davranırlarsa daha çok kazanacaklarını kısa sürede fark etmişler ve piyasadan çekilmişlerdir. Fon yöneticilerinin başarısızlığı piyasa başarısızlığının önemli sebebiydi ama pazarın çökmesinde bundan daha önemli başka bir sebep vardı.

Anapara korumalı fonlar yüksek getiri vaadiyle muhafazakar yatırımcılara pazarlanırken yatırımcıların tek hatası satış görevlisine güvenmek değildi. Bundan daha büyük bir hataları vardı. Anapara korumalı fonların arkasında yer alan ve getiriyi sağlayacak olan opsiyon sözleşmesinin dayanak varlığının ne olduğunu bile öğrenmemişlerdi; yani yeterli finansal bilgiye sahip değillerdi. Yatırım hedeflerini hayat hedefleriyle özdeşleştirecek uzun dönemli planlama içinde değillerdi. Mevcut finansal durumlarının böyle bir yatırımdan nasıl etkileyeceğini hesaplamamışlar, aylık faiz ölçüsünde getiri elde edemezlerse taksitleri nasıl ödeyeceklerini planlamamışlardı. Getiri elde edemezlerse hayatlarının nasıl etkileyeceğini düşünmemişlerdi. Basitçe özetlersek, yatırımcıların büyük hatası finansal planlama yapmamaları ya da yapamamalarıydı.

Finansal planlama eksikliği, küresel ve ülkesel krizler kadar kişisel finansal krizlerin de en önemli nedenidir ve istisnasız herkesi ilgilendirir. Anapara korumalı fon piyasası gibi piyasa başarısızlıkları gelişmekte olan bizim gibi bir ülke ekonomisi için oldukça tehlikelidir. Bu tür başarısızlıkların yatırımcı güveni üzerinde kalıcı etkiler bıraktığını borsamızın kuruluş yıllarında yaşadığımız hisse senedi başarısızlıklarında görmüştük ve etkilerinin bugün bile devam ettiğini hala görmekteyiz. O nedenledir ki bu tür piyasa başarısızlıklarını yaşamamanın en kolay yolu finansal planlamayı geliştirmektir.

Finansal planlama eksikliğinin, ekonomimizin en önemli zayıflıklarından olan tasarruf açığının da asıl nedeni olduğunu söylemeden geçmeyelim. Eğer tasarrufları arttırmak istiyorsak finansal planlama kavramını mutlaka her yurttaşın hayatına sokmalıyız. Aksi takdirde tasarruf açığı gibi yapısal sorunlar, anapara korumalı fon piyasası gibi piyasa başarısızlıkları ve borçları ödeyememe gibi sosyal şoklar hep gündemimizde olacaktır.

Hiç yorum yok: