3 Ocak 2015 Cumartesi

Askerden kaçalım derken profesör olduk!

1996 yılında bir grup bilim insanı 2000 yaşlı Finlandiyalı üzerinde bir araştırma yaparlar. Amaçları sağlıklı düşünme ile uzun ömürlülük arasında bir ilişki olup olmadığını görmektir. Katılımcılar üç gruba ayrılır; gelecekten ümitsiz olan karamsarlar, gelecekten beklentileri olan iyimserler ve iyimser ya da kötümser olmayan nötrler. Araştırma 6 yıl sürer. Sonuçlar şaşırtıcıdır. Karamsarların kanser, kalp rahatsızlığı ve kaza sonucu ölme olasılığı nötrlere göre daha yüksektir. İyimserler ise diğer iki gruptan daha düşük bir ölüm oranı sergilemişlerdir.

Gerek doğum gerekse ölüm doğu kültürlerinde alınyazısıyla ilişkili görüldüğünden bu konularda araştırma yapan bilim adamları pek olmaz. Yapanı da döverler mutlaka. Hal böyle olunca biz de alınyazısı der geçeriz. Peki ama gerçekten öyle mi, ne dersiniz?

Bu konunun retorik tartışmasına girecek değiliz. Sosyal bilimlerdeki geri kalmışlığımızı açıklamak o kadar da kolay değil maalesef. O nedenle sadece bazı verileri ortaya koyarak konuyu dikkatinize sunacağız, hepsi o.

Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) yayınladığı 2001 ila 2013 arasındaki doğum ve ölüm istatistiklerini yıllar ve aylar itibariyle inceledik. İşte bu istatistiklerden elde ettiğimiz sonuçlar:

Yıllar itibariyle en çok doğum olan aylar:
2001; Ocak
2002; Ocak
2003; Ocak
2004; Ocak
2005; Ocak
2006; Ocak
2007; Ocak
2008; Ocak
2009; Ocak
2010; Ocak
2011; Ağustos-Ocak
2012; Ağustos-Ocak
2013; Temmuz-Ağustos-Ocak

2001 ila 2010 yılları arasında en çok doğum yapılan ay Ocak olup 2011'den sonra da en çok doğum yapılan aylar içinde ön sıradadır. Kısaca yorumlamak gerekirse doğum ayı Ocak ayı.

Peki en az doğum yapılan ay acaba hangisi? Acaba orada tablo nasıl?

Yıllar itibariyle en az doğum olan aylar:
2001; Aralık
2002; Aralık
2003; Aralık
2004; Aralık
2005; Aralık
2006; Aralık
2007; Aralık
2008; Aralık
2009; Aralık
2010; Aralık
2011; Aralık
2012; Aralık
2013; Aralık

Bu sonuçlara bakıldığında en az doğum yapılan ayın son onüç yıldır değişmediği ve Aralık ayı olduğu görülmektedir.

Şimdi de ölüm sayılarına bakalım.

Yıllar itibariyle en fazla ölümün olduğu aylar:
2001; Aralık-Ocak
2002; Ocak
2003; Ocak
2004; Ocak
2005; Ocak
2006; Ocak
2007; Ocak
2008; Ocak
2009; Ocak
2010; Ağustos
2011; Ocak
2012; Ocak
2013; Aralık-Ocak

Bu sonuçlara göre ülkemizde en fazla ölümün gerçekleştiği ay Ocak.

Peki en az ölüm sayısının olduğu aylar hangileri? Şimdi de buna bakalım.

Yıllar itibariyle en az ölümün olduğu aylar:
2001; Eylül
2002; Eylül
2003; Eylül
2004; Eylül
2005; Eylül
2006; Eylül
2007; Eylül
2008; Eylül
2009; Eylül
2010; Şubat-Eylül
2011; Eylül
2012; Eylül
2013; Eylül

Ülkemizde en az ölümün gerçekleştiği ay da son 13 yıldır pek değişmemiş görünüyor: Eylül.

Sonuçlara kısaca yeniden göz attığımızda; en çok doğum yapılan ay Ocak, en az doğum yapılan ay Aralık; en çok ölüm sayısının olduğu ay Ocak, en az ölüm sayısının olduğu ay ise Eylül. Sonuçlar pek yoruma açıkmış gibi de durmuyor; kesin ve net. Öyleyse bunun üzerine ancak şu söylenebilir: Toplum olarak onyıllar itibariyle istikrarlı sayılabileceğimiz neredeyse hiçbir pozitif alan yokken, doğum ve ölüm sayılarındaki bu istikrar düşündürücüdür. Ama bilimin gelişmediği yerlerde sayıların da pek anlamı olmuyor. Bilimsel literatürde bu konularda yapılmış, Finlandiya benzeri bir araştırma bulmak maalesef mümkün olmadı. O nedenle yorumu sizlere bırakıyoruz. (Ayrıntılı rakamları merak edenler TÜİK'in sitesinden öğrenebilirler.)

Sosyal bilimlerdeki geri kalmışlığımızın nedeni nedir tam olarak bilemiyoruz ama kesin olarak bildiğimiz bir şey var: Askerden kaçalım derken profesör olduk!

1 yorum:

EFAD dedi ki...

Çok basit aslında. Freakonomics gibi kitapları okuduktan sonra aslında data incelenirse görülecektir ki kayıt sistemindeki uyduruk kayıtlardan kaynaklanmaktadır. Tam olarak bilinmeyen tarihler için 01.01.xxxx formatında kayıt yaratılırsa tabiki sonuçta çoğu Ocak doğumlu yada ölümlü olur.