2 Mayıs 2016 Pazartesi

Türk'ün üstüne Davranışsal Finansçı olmadığını gösteren 5 teori!

Davranışsal Finans son dönemlerin moda konusu. Konferanslar, seminerler, toplantılar ve daha birçok ortamda hep ondan bahsediliyor. Ülkemizin önemli finansçıları ve akademisyenleri herkese davranışsal finansı öğrenmeyi öneriyorlar. Diyorlar ki; eğer kişilerin finansal kararlarını alırken hangi hataları yaptığını öğrenirseniz, doğru yatırım kararları verirsiniz. Haksız sayılmazlar. Peki ama Türk insanına özgü davranışsal finans bilgilerine nereden ulaşacağız?

İşte, sorun burada. Türk insanına özgü, Türk yatırımcısının karar verme psikolojisini ve hatalarını açıklayan ne bir kitap ne de elle tutulur bir makale bulabiliyorsunuz. Anlı şanlı akademisyenlere sorsan, "Ariely okuyun, Shiller, Akerlof, Kahneman okuyun vs." diyorlar. Finansçılara sorsan, "Kayıptan kaçınmaymış, sürü psikolojisiymiş, oymuş, buymuş" diyorlar. Ülen, gerizekalılar, madem söyleyecek iki satır lafınız yok, elalemin bilmemnesiyle...

Neyse, finans akademisyenlerimizin şapşallığını ve önder finansçılarımızın beceriksizliklerini bir tarafa bırakalım ve davranışsal finansın Türk yatırımcısında nasıl çalıştığını anlatan basit bir model oluşturalım. Böylece davranışsal finansın neden önemli olduğu ve yatırım kararlarını nasıl etkilediğini açıkça göstermiş oluruz. Hatta belki akademisyenlerimizi "Ramazan davulcusu" rolünden çıkarıp araştırma yapmaya, finansçılarımızı "tellal" rolünden çıkarıp konuyu anlamaya sevketmiş oluruz.

Davranışsal finansın dünyadaki en önemli temsilcisi Türk yatırımcısıdır. Bir hisse senedi yatırım kararını nasıl verdiğini ve süreci nasıl sürdürdüğünü inceleyerek bunu daha yakından anlayabiliriz.

Türk'ün üstüne davranışsal finansçı dünyada yoktur. İşte bunun 5 kanıtı:

1- Yüküm gider Antep'e, gönlüm gider Johnny Deep'e!
Her şey Türk yatırımcısının yatırım kararı vermesi ile başlar. Yatırım kararı vade, risk ve getiri perspektifinde değerlendirilmesi gereken bir konudur. Ne kadar risk alacağınız, nasıl bir vadede yatırım yapacağınız ve ne kadar getiri beklediğiniz yatırım kararının oluşmasını tetikleyen önemli konulardır. Davranışsal finans bilimi Beklenti Teorisi denilen teoriyle konuya yaklaşır. Oysa bizim masum Türk yatırım kararını şöyle verir: "Bizim Enver Abi 2 ayda parayı 4'e katladı, gel sana şu kağıdı alalım," diyen adamın yönlendirmesiyle. Modern dünyanın Beklenti Teorisi dediği fenomene bizim oralarda "Yüküm gider Antep'e, gönlüm gider Johnny Deep'e" derler.

2- Sekse ihtiyacım yok, zaten hayat beni her gün seviyor!
Yatırım yapmaya karar veren Türk ikinci aşamada hangi hisse senedine yatırım yapacağına karar verir. Modern dünyada bu iş analizler yaparak, raporlar okuyarak ve danışmana sorularak yapılır. Bilişsel uyumsuzluktan aşırı iyimserlik haline kadar birçok hatanın yapılabileceğini söyler davranışsal finans bilimi. Ama bizim masum Türk'ün umurunda değildir. O şöyle karar verir: "Amcaoğlundan çok sağlam tüyo aldım, o da borsacı kayınçosundan almış. Parayı vurcaz evelallah!" Bu tür düşünce hatasına "Sekse ihtiyacım yok, zaten hayat beni her gün seviyor," diyoruz.

3- Nobody died when Clinton lied!
Yatırım kararının verilmesinden sonra üçüncü aşama portföy çeşitlendirmesi denilen karardır. Kısaca tüm yumurtaları aynı sepete koymamak anlamına gelir. Yatırım kararına ne kadar güvenilse de piyasalara çok fazla güvenmemek gerekir. Davranışsal finans bilimi aşırı güven teorileri ile konuyu anlamlandırmaya çalışır. Ama bizim masum Türk şöyle düşünür: "ABC hissesine tüm parayı yatırıp parayı 5'e katlıyacağız. Diğer kağıtlara yatırıp karımızı düşürmeyelim. Enayi miyiz?" İşte, bu tür bir vurdumduymazlığa ve aşırı güvene dünyada bir tek buralarda rastlayabilirsiniz. Üçüncü davranışsal finans teorimize "Nobody died when Clinton lied" diyoruz.

4- Şimdi bu borsayı düzene mi sokmalı; yoksa üzene mi?
Her tür yatırım kararı kayıp ihtimalini içerir. İşler başta düşünüldüğü gibi gitmediği zamanlar olur ve hisse senedi düşmeye başlar. Modern dünya buna stoploss (zararı kes) der. Yani başta öngörülen bir kayıp senaryosunda zararı durdurmak gerekir. Böylece büyük zararların önüne geçilir. Davranışsal finans statüko ve sahiplenme eğilimleri gibi teorilerle yapılan düşünce hatalarını çözmeye çalışır. Oysa bizim masum Türk şöyle düşünür: "Hakkımızda hayırlısı olsun, sabrın sonu selamet!" Böyle iyi niyetli düşünen birine kızılabilir mi hiç? Kıyamam sana ben! İşte, bu davranışsal finans hatasına "Şimdi bu borsayı düzene mi sokmalı; yoksa üzene mi?" diyoruz.

5- Evlenip de gideceğime balayına, evlenmem giderim alayına!
Yatırım kararları sonrası tüm yatırımını kaybeden insanlar dünyanın hemen her yerinde benzer tepkiler verirler. Davranışsal finans kısaca bunlara "oyuncu-seyirci etkisi" der. İnsanların kendini değil de daima başkalarını suçladıkları bir durumdur bu. Bizde de buna benzer bir durum vardır. Kaderden borsa lobisine, amcaoğlundan karşı hamle yapan yatırımcılara kadar herkes suçlanır. Türk yatırımcısına özgü bu davranış hatasına, " Evlenip de gideceğime balayına, evlenmem giderim alayına" diyoruz.

İşte, davranışsal finans kısaca böyle çalışır. Yani yatırımcılar hata yaparlar, sonra tekrar ederler.

Hiç yorum yok: